Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

okula devam

  • 1 devam

    1) продолже́ние

    devamı var — продолже́ние сле́дует

    2) -e посеще́ние (чего-л.)

    devam mecburidir — я́вка обяза́тельна

    okula devam — посеще́ние шко́лы

    devam etmek — а) продолжа́ться, дли́ться; б) -e посеща́ть что; в) -e, -de продолжа́ть (что-л. делать)

    yalan söylemekte devam ediyor — он продолжа́ет лгать

    Türkçe-rusça sözlük > devam

  • 2 okullu

    1. دارس [دارِس]
    Anlamı: bir okula devam eden kimse, öğrenci
    2. طالب [طالِب]
    Anlamı: bir okula devam eden kimse, öğrenci
    3. طلاب [طُلَّاب]
    Anlamı: bir okula devam eden kimse, öğrenci

    Türkçe-Arapça Sözlük > okullu

  • 3 دارس

    I
    دَارِس
    harmancı
    II
    دارِس
    1. okullu
    Anlamı: bir okula devam eden kimse, öğrenci
    2. talebe
    Anlamı: öğrenci

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > دارس

  • 4 طالب

    طالِب
    1. okullu
    Anlamı: bir okula devam eden kimse, öğrenci
    2. talipli
    Anlamı: isteyen, istekli
    3. talip
    Anlamı: isteyen, istekli
    4. talebe
    Anlamı: öğrenci
    5. öğrenci
    Anlamı: talebe
    6. acemi
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > طالب

  • 5 طلاب

    طُلَّاب
    1. okullu
    Anlamı: bir okula devam eden kimse, öğrenci
    2. talebe
    Anlamı: öğrenci
    3. acemi
    Anlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > طلاب

  • 6 ходить

    yürümek; gezmek,
    dolaşmak; işlemek; giymek,
    takmak
    * * *
    1) врз gitmek; yürümek; gezmek; dolaşmak; devam etmek; (ziyaretine) gitmek

    ребёнок ра́но на́чал ходи́ть — çocuk erken yürüdü

    малы́ш то́лько у́чится ходи́ть — bebek emekliyor / sıralıyor

    больно́й на́чал ходи́ть — hasta gezmeye başladı

    ходи́ть пешко́м — yürümek

    ходи́ть по́ лесу — ormanı dolaşmak

    ходи́ть из угла́ в у́гол — köşeden köşeye gidip gelmek

    наверху́ кто́-то хо́дит — yukarıda biri geziyor

    ходи́ть вокру́г чего-л.bir şeyin çevresinde dolanmak

    ходи́ть на охо́ту — ava gitmek / çıkmak

    ходи́ть по магази́нам — çarşı pazar dolaşmak

    ходи́ть в шко́лу — okula gitmek / devam etmek

    ходи́ть на ле́кции — konferanslara devam etmek / gitmek

    ходи́ть в теа́тр — tiyatroya gitmek

    ходи́ть по музе́ям — müzeleri dolaşmak

    раз в неде́лю он хо́дит к врачу́ — haftada bir doktora gidiyor

    ходи́ть в го́сти — konuk / misafir gitmek

    он бо́льше к нам не хо́дит — bize gelmez / uğramaz oldu

    туда́ хо́дит авто́бус? — oraya otobüs işler mi?

    авто́бус хо́дит туда́ три ра́за в день — otobüs oraya günde üç posta yapar

    3) ( о часах) işlemek
    4) (в чем-л.) giymek; gezmek, dolaşmak; takmak

    ходи́ть в пальто́ — palto giymek

    ходи́ть без пальто́ — paltosuz gezmek

    ходи́ть в чёрном — karalar giymek

    ходи́ть в очка́х — gözlük takmak

    здесь в ве́рхней оде́жде не хо́дят — burada palto ile dolaşılmaz

    5) ( в игре) oynamak; oynatmak; hamle yapmak шахм.

    ходи́ть с да́мы — kızı oynamak

    ходи́ть королём — şahı oynatmak

    конь так не хо́дит — at böyle yürümez

    вам ходи́ть — hamle sırası sizde (в шахматах, шашках); el sizde ( в картах)

    6) разг. ( быть в обращении) geçmek

    э́ти де́ньги уже́ не хо́дят — bu para artık geçmiyor

    э́ти де́ньги в их стране́ не хо́дят — bu para onların ülkesinde geçersizdir

    7) разг. olmak,...lık etmek / yapmak

    с утра́ хожу́ голо́дный — sabahtan beri aç duruyorum

    когда́ он ходи́л в председа́телях... — başkanlık ettiği sıralarda...

    ходи́ть за больны́м — hastaya bakmak

    ходи́ть за ребёнком — çocuğa bakmak

    ••

    э́та дета́ль станка́ хо́дит вверх-вниз — tezgahın bu parçası bir yukarı bir aşağı gider gelir

    Русско-турецкий словарь > ходить

  • 7 gehen

    gehen <geht, ging, gegangen> ['ge:ən]
    I vi sein
    1) ( allgemein) gitmek; ( zu Fuß) yürümek;
    zu Fuß \gehen yayan gitmek;
    ich gehe jetzt zum Arzt şimdi doktora gidiyorum;
    es geht immer geradeaus dümdüz gider;
    aufs Gymnasium/in die Schule \gehen liseye/okula gitmek;
    sie ging zum Film sinemaya gitti;
    ins Bett \gehen yatağa yatmak;
    tanzen/schwimmen/schlafen \gehen dansa/yüzmeye/yatmaya gitmek;
    an Land \gehen karaya çıkmak;
    an die Arbeit \gehen iş başı yapmak;
    das geht zu weit bu fazla oldu;
    wie war der Film?es geht ( fam) film nasıldı? — idare eder;
    bist du wieder gesund?es geht ( fam) iyileştin mi? — şöyle böyle;
    darum geht es mir nicht bu beni ilgilendirmez;
    wie geht's? nasılsın?;
    es geht mir gut iyiyim;
    lass es dir gut \gehen! kendine iyi bak!; ( bleib gesund und fröhlich) şen ve esen kal!;
    sie ließen es sich dat gut \gehen keyiflerini baktılar;
    es geht mir schlecht ( körperlich) iyi değilim; ( finanziell) işler kötü;
    wie \gehen die Geschäfte? işler nasıl gidiyor?;
    mir ist es genauso gegangen bana da aynı şey oldu;
    ich hörte, wie die Tür ging kapının kapanışını duydum;
    so geht das nicht weiter bu böyle devam edemez;
    das geht über meine Kräfte buna benim gücüm yetmez;
    mir geht nichts über meinen Urlaub iznimin üstüne bir şey yoktur;
    das geht in die Tausende bu, binlere varır;
    in Stücke \gehen parçalanmak;
    mit der Zeit \gehen zamana uymak;
    er ist von uns gegangen ( geh) o bizden gitti;
    das Essen geht auf mich yemeğin hesabını ben ödüyorum;
    das Fenster geht aufs Meer pencere denize bakıyor;
    wenn es nach mir ginge, ... bana kalsa,...;
    gehst du noch mit ihm? ( fam) onunla hâlâ çıkıyor musun?;
    wo sie geht und steht ( fam) nereye giderse gitsin
    vor sich \gehen ( fam), olmak
    2) (weg\gehen) gitmek; ( Zug) gitmek (um -de) ( nach -e)
    3) ( funktionieren) işlemek; ( Uhr) gitmek;
    die Uhr geht ( falsch) saat yanlış gidiyor;
    gut \gehen iyi gitmek [o işlemek];
    ich zeige dir, wie das geht bunun nasıl işlediğini sana göstereyim;
    kann ich helfen?danke, es geht schon yardım edebilir miyim? — sağ ol, gerek yok;
    hoffentlich geht das gut! inşallah iyi gider;
    wenn alles gut geht, ... her şey yolunda giderse...
    4) ( sich gut verkaufen) satılmak;
    gut \gehend iyi satılan
    5) ( Wind) esmek
    6) ( reichen) yetmek ( bis -e kadar)
    7) ( hindurchpassen) girmek ( durch -den) (in -e);
    das geht nicht in meinen Kopf bunu aklım almıyor
    8) ( andauern) devam etmek
    9) ( möglich sein) olmak;
    es wird schon \gehen olur
    10) ( betreffen) söz konusu olmak (um -);
    es geht um mich/dich/uns söz konusu benim/sensin/biziz;
    worum geht's denn? söz konusu nedir ki?
    11) gitmek ( nach -e göre);
    danach kann man nicht \gehen buna göre gidilmez
    12) \gehen lassen ( fam) ( in Ruhe lassen) oluruna bırakmak
    sich \gehen lassen kendini koyuvermek
    II vt
    1) sein ( Strecke) gitmek
    2) ( fam)
    sie ist gegangen worden işten atıldı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > gehen

  • 8 пропуск

    м
    1) ( документ) giriş belgesi, giriş kartı, girimlik

    там вход по про́пуска́м — orada giriş belgesi aranır

    2) ( пароль) parola
    3) ( в тексте) atlama
    4) (занятия и т. п.) devamsızlık

    он посеща́ет заня́тия без про́пусков — okula muntazam devam ediyor

    он оста́лся на второ́й год из-за ча́стых про́пусков заня́тий — devamsızlıktan sınıfta kaldı

    Русско-турецкий словарь > пропуск

См. также в других словарях:

  • belgeli — sf. 1) Belgesi olan (kimse) 2) İki yıl üst üste sınıfta kaldığı için okula devam etme hakkını yitirerek belge alan (öğrenci) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • okullu — is. Bir okula devam eden kimse, öğrenci Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller okullu olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MÜSTEMİ' — İstima eden, dinleyici, işiten. * Bir okula dinleyici olarak devam eden …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»